Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yunanistan Türkiye'nin düşmanı değil

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yunanistan Türkiye'nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın değerli bir üyesidir" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yunanistan Türkiye'nin düşmanı değil
GİRİŞ 06.12.2023 10:17 GÜNCELLEME 19.05.2024 08:08

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunan Kathimerini gazetesine verdiği mülakatta 7 Aralık'ta Atina'ya gerçekleştireceği ziyaret öncesinde Türk-Yunan ilişkilerine dair soruları yanıtladı.

 

Sözlerine Türkiye ve Yunanistan'ın iki komşu ülke olduğunu vurgulayarak başlayan Erdoğan, "Türk-Yunan ilişkilerinde yeni sayfa" ve "kazan-kazan formülü" konusunda daha önce yaptığı açıklamalarla ilgili olarak şunları söyledi

 

"Aynı coğrafyayı, aynı denizi paylaşıyoruz. Aynı havayı soluyoruz. Geçmişimiz nedeniyle iç içe geçmiş durumdayız. Aramızda henüz çözemediğimiz birçok mesele var, iki ülke olarak bunun farkındayız. Ancak bu sorunların hükümetlerimiz ve halklarımız arasında gerginlik yaratmasına ve anlaşmazlıklara yol açmasına izin verip vermemek bizim elimizde. Bu anlamda ilişkilerimizde 'yeni bir sayfa'dan ve 'kazan-kazan' ilkesinden bahsettim. Zaten Türkiye'nin uluslararası ilişkilere ve diplomasiye yaklaşımının temelinde de 'kazan-kazan' yaklaşımı yatmaktadır."

 

İhtilafların diyalog yoluyla ele alınması ve ortak bir zemin bulunması halinde bundan herkesin kazançlı çıkacağını vurgulayan Erdoğan, Türkiye ve Yunanistan'ın son dönemde ilişkilerini bu anlayış çerçevesinde şekillendirme konusunda çok iyi bir ivme yakaladığını kaydetti.

 

Uzun süredir işlemeyen ikili mekanizmaların yeniden canlandırıldığına işaret eden Erdoğan, "Diyalog kanallarımız her düzeyde açık ve işliyor. Karşılıklı ziyaret trafiğimiz yoğun. Ülkelerimiz ve bölgemiz için önem arz eden pek çok alanda işbirliğimizi karşılıklı güven temelinde geliştirme iradesine sahibiz. Şimdi her iki tarafa düşen bu anlayışı pekiştirmek, kurumsallaştırmak ve ilerletmektir. Sayın (Yunanistan Başbakanı Kiryakos) Mitsotakis'in de aynı iradeye sahip olduğuna inanıyorum."

 

Erdoğan, 7 Aralık'ta Atina'da imzalanması planlanan dostane ilişkiler ve iyi komşuluk deklarasyonuyla bu ortak niyetin tüm açıklığıyla kayıt altına alınacağını belirtti.

 

"Tüm ülkeler gibi bizim de düşmana değil dosta ihtiyacımız var"

 

Türkiye'nin komşusu Yunanistan'ı hiçbir zaman düşman ya da hasım olarak görmediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi "Tüm ülkeler gibi bizim de düşmana değil, dosta ihtiyacımız var. Sık sık komşularımızla, özellikle de Yunanistan'la aşılamayacak hiçbir sorunumuz olmadığına inandığımızı söylüyorum. Sanırım son dönemde değişen şey, Yunan tarafının bize yönelik bakış açısını yeniden gözden geçirmesi ve bizim dostluk elini asla geri çevirmeyen bir millet olduğumuzu anlamaya başlamasıdır. Halkımızın güvenliğini, toprak bütünlüğümüzü ve milli çıkarlarımızı tehdit edenlere karşı her zaman gereken tepkiyi tereddütsüz verdiğimiz gibi, daha fazla işbirliğine ve dostluğa da her zaman açığız."

 

Erdoğan, Miçotakis'in bunu anladığına ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların aşılması ve ilişkilerin daha ileriye götürülmesi konusunda Türkiye'nin samimi arzusunu görebildiğine inandığını söyledi.

 

Miçotakis'te de Türkiye'dekine benzer bir yaklaşım görmekten memnuniyet duyduğunu kaydeden Erdoğan, "Bana Sayın Miçotakis'e ne söyleyeceğimi sordunuz. Kendisine şunu söyleyeceğim: Kiryakos, dostum, sen bizi tehdit etmediğin sürece biz de seni tehdit etmeyiz. Gelin iki ülke arasındaki güveni güçlendirelim. Ekonomide, ticarette, ulaştırmada, enerjide, sağlıkta, teknolojide, eğitimde, gençlikte, her alanda ikili işbirliğini arttıralım. Ülkelerimizdeki tarihi ve kültürel varlıklara gereken özen ve dikkati gösterelim. Ege meseleleri olsun, düzensiz göçle ortak mücadele olsun, Yunanistan'daki Türk azınlığın devam eden sorunları olsun, karşılıklı iyi niyet temelinde diyalog yoluyla çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur."

 

Bu yıl her iki ülkede yapılan seçimlerde her iki hükümetin de güçlü bir halk desteği aldığına işaret eden Erdoğan, "Bu destekle hem biz hem de Sayın Mitsotakis güçlü ve yapıcı adımlar atabilecek konumdayız" dedi.

 

"Sorunlar diyalog ve iyi niyetle çözülebilir"

 

Sorunların diyalog ve iyi niyet çerçevesinde çözüleceğine inandığını belirten Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Tabii kıta sahanlığının yanında birçok sorunumuz var. Bunları bir bütün olarak bir paket halinde ele almalıyız. Meselelere seçici yaklaşmak, bazılarını konuşup diğerlerini konuşmamak doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü hepsi birbiriyle bağlantılı. Uluslararası yargıya gittiğimizde hiçbir sorunu geride bırakmamalıyız. Ama her şeyden önce tüm sorunlarımızı cesur bir şekilde konuşmamız ve kamuoyumuzu doğru şekilde yönlendirmemiz gerekiyor.

Sorunları çözme irademiz burada belirleyici olacaktır. Biz güçlü bir iradeye sahibiz. Etrafımızdaki ihtilafları çözme çabalarımıza ve ilerleme kaydetme kabiliyetimize baktığınızda Türkiye'nin meseleleri barışçıl yollarla çözme anlayışını ve potansiyelini görebilirsiniz."

 

Türkiye'nin samimiyetinin ve çağrısının açık olduğunu belirten Erdoğan, Yunanistan'ın da dış müdahalelere kapalı benzer bir yaklaşım benimsemesi halinde her iki ülke için barışçıl bir gelecek inşa etme yolunda iyi bir başlangıç yapılabileceğine inandığını söyledi.

 

"Yunanistan Türkiye'nin hasmı değil, ittifakın değerli bir üyesidir"

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunan basınına birçok kez yansıyan "bir gece ansızın gelebiliriz" sözleriyle ilgili soruya şu şekilde yanıt verdi:

 

"Ancak bizi tehdit edenler bizden korksunlar. Ülkemizin güvenliğini tehdit eden terör unsurlarına karşı 'bir gece ansızın gelebiliriz' dedik ve gereğini yaptık. Terör yuvalarını başlarına yıktık, yıkacağız. Toprak bütünlüğümüze, birlik ve beraberliğimize el uzatanların bizden alacağı cevap her zaman bu olmuştur ve bundan sonra da bu değişmeyecektir. Vatanımızı savunmak, milletimizin huzurunu korumak en doğal hakkımızdır ve bu hakkımızı tüm terör odaklarına karşı sonuna kadar kullanmaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın."

 

Erdoğan, Yunanistan'ın Türkiye'nin hasmı değil, üyesi olduğu ittifakın (NATO) değerli bir üyesi olduğuna işaret ederek, "Biz komşuyuz, komşu kalacağız, karşılıklı olarak birbirimizin haklarına ve hayati çıkarlarına saygı göstermeliyiz. Yüzyıllardır birlikte yaşadığımız Yunan halkı, dostluk elini uzattığımızda ne kadar kucaklayıcı olduğumuzu iyi bilir. Kültürümüzdeki hoşgörü ve samimiyeti çok iyi bilirler. İlişkilerimizi karşılıklı anlayış temelinde ilerletmek ve bu coğrafyada barış içinde yaşamak istiyoruz. Bunu laf olsun diye söylemediğimizi defalarca ispat etmiş bir ülkeyiz. Batı medyası bu sözlerimi çarpıtmaya çalışıyor."

 

Enerji alanında işbirliği

 

Ege ve Doğu Akdeniz'de enerji rezervi olup olmadığının şahsi kanaati değil, bilimsel araştırmalar neticesinde tespit edilebilecek bir konu olduğuna işaret eden Erdoğan, bu konuda umut verici çalışmalar yapıldığını kaydetti.

 

Akdeniz ve Ege'nin doğal kaynaklar açısından zengin bir havza olduğuna işaret eden Erdoğan, mevcut uluslararası konjonktürde enerji güvenliğinin sağlanması ve korunmasının stratejik açıdan hayati bir konu haline geldiğini söyledi.

 

Bu anlamda özellikle Akdeniz'de işbirliği potansiyelleri ve fırsatları bulunduğunu belirten Erdoğan, böyle bir işbirliği potansiyelinin değerlendirilmesinin hem bölge ülkelerinin enerji güvenliğine hem de siyasi sorunların çözümüne katkı sağlayabileceğini kaydetti.

 

Buradaki potansiyeli siyasi olarak istismar etmeye yönelik her türlü girişimin bu kaynakları kullanamama riskini de beraberinde getireceğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi

 

"Biz enerjinin tüm ülkeler ve toplumlar arasında bir işbirliği ve ortak kazanç unsuru olduğunu düşünüyor ve anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözülmesini istiyoruz. İşbirliğini tercih ediyoruz ve buna hazırız. Bu nedenle daha önce iki kez Doğu Akdeniz'deki fırsatlara ilişkin kapsayıcı bir konferans düzenlemeyi teklif ettim. Ne yazık ki AB bu konuda sessiz kaldı. Sessizlik sorunları çözmüyor. Aynı şekilde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de adada kapsamlı bir çözüme kadar rezervlerin ortak işletilmesi ve gelir paylaşımı önerisinde bulundu ve biz bu öneriyi destekliyoruz. Bölgedeki diğer ülkeler bu yönde hareket ederken adadaki iki taraf neden işbirliği yapamıyor? Ege'de işbirliği yapabileceğimiz pek çok konu var. Her şey halklarımızın ve gelecek nesillerimizin barış ve refahı için."

 

"Ayasofya Camii, barış ve hoşgörünün bir sembolü olarak tüm din ve inançlardan ziyaretçilere açık olmaya devam edecektir"

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, farklı kültürleri hoşgörüyle kucaklama temelinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin hem vakıf müesseselerini hem de onların hak ve hukukunu geleceğe taşıyan bir sistemi etkin bir şekilde sürdürdüğünü belirterek, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nin vakıf statüsünün bugün de korunduğuna ve geçerli olduğuna işaret etti.

 

Fatih Sultan Mehmet Vakfı'nın mülkiyetinde bulunan Ayasofya Camii'nin ilgili Danıştay kararıyla aslen vakfedildiği amaca uygun olarak kullanıldığının altını çizen Erdoğan, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nin maddi ve manevi yönden yapısal bütünlüğünün bozulamayacağını vurguladı, ikonografik ve her türlü plastik sanat unsurunun eksiltilemeyeceğini ve korunacağını, her vakıf kurumu gibi dokunulmazlık ayrıcalığına sahip olan Ayasofya Vakfı'nın hukuki belgesi olan Vakıf Senedi'nde de bunun teminat altına alındığını söyledi.

 

Erdoğan, "Bu muhteşem mabedi insanlık tarihinin ender göreceği bir titizlik ve saygıyla koruyor, tüm insanlığın bu muhteşem eserden maddi ve manevi yönden istifade etmesini sağlıyoruz. Son 570 yıllık uygulama ve koruma çalışmaları, devletimizin tarihin her katmanında konuya ne kadar titizlikle yaklaştığının bir kaydıdır. Şimdi de Ayasofya-i Kebir Camii'nde Mimar Sinan döneminde gerçekleştirilen koruma çalışmalarından sonra en büyük bütüncül koruma çalışmasını başlatmış bulunuyoruz. Ayasofya Camii, barış ve hoşgörünün sembolü olarak her din ve inançtan ziyaretçiye açık olmaya devam edecek."

 

Heybeliada Ruhban Okulu

 

Anayasa Mahkemesi'nin 1971 yılında aldığı bir kararla ülke genelindeki tüm özel yüksekokulların devletleştirildiğine dikkat çeken Erdoğan, bu kararın sadece Heybeliada Ruhban Okulu'nu değil, Türkiye'deki tüm özel yükseköğretim kurumlarını kapsadığını vurguladı.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ruhban Okulu'nun devredilebileceği resmi bir yükseköğretim kurumu bulunmadığı için yasal dayanağını kaybettiğini ve faaliyetlerinin durduğunu belirterek, "Esasen bugün Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılması ancak kapsamlı mevzuat değişiklikleri neticesinde mümkün olabilecektir. Öte yandan Fener Rum Patrikhanesi, Ruhban Okulu'nun YÖK mevzuatına tabi bir devlet üniversitesi bünyesinde yeniden eğitime başlamasına olumlu yaklaşmamıştır" dedi.

 

"Düzensiz göç ortak bir sorundur ve ortak çaba gerektirir"

 

Gerek siyasi istikrarsızlık gerekse farklı kaygılar nedeniyle dünya genelinde göç hareketlerinde önemli bir artış yaşandığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü

 

"İnsanların göç arayışını fırsat bilip ciddi gelirler elde eden suç örgütlerinin sayısında da maalesef hızlı bir artış var. Her zaman söylediğimiz gibi bu, devletlerin tek başına üstesinden gelebileceği bir mesele değildir. Neticede düzensiz göç ortak bir sorundur ve ortak çaba gerektirir. Elbette ülke olarak düzensiz göçle mücadelemizi yoğun çabalarımızla sürdürüyoruz."

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği'nin (AB) bu konuda Türkiye'ye destek vermesinin önemli olduğunu, sonuç olarak göçün kaynağında önlenmesi için eşit yük ve sorumluluk paylaşımını öngören ortak adımlar atılmasının elzem olduğunu belirtti.

 

Bunun sadece Türkiye ile Yunanistan arasındaki işbirliği ya da Ege'deki göç hareketleriyle sınırlı kalmaması gerektiğini belirten Erdoğan, tüm uluslararası toplumun katılımını gerektiren son derece geniş çaplı bir mücadelenin gerekli olduğunu vurguladı.

 

"Bu konuda samimi işbirliğine her zaman açık olduk ve olmaya devam ediyoruz. Kaldı ki göç konusu, savaşlar bitse bile dünya gündeminden düşmeyecek bir sorun alanıdır. İklim göçünün küresel iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarından biri olduğu ve gelecekte artacağı yönünde öngörüler var. Dolayısıyla bu soruna kalıcı çözümler ve işleyen mekanizmalar üretmek zorundayız. Bu konuyu bütüncül bir yaklaşımla ele almalı ve sorun çözücü formülleri konuşmalıyız."

 

"Uluslararası ilişkilerde her zaman hakkaniyetin, adaletin ve vicdanın sesi olduk"

 

Türkiye'nin 71 yıl önce Yunanistan ile birlikte NATO'ya katıldığını hatırlatan Erdoğan, Batılı ya da Avrupalı olmanın kriterinin Avrupa Birliği üyeliği olmadığını söyledi.

 

Türkiye'nin 1963'e kadar uzanan ilişkiler çerçevesinde AB ile aynı Gümrük Birliği'nde aday ülke olduğuna işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin demokratik yapısı ve savunduğu değerlerle AB ve NATO üyesi ülkelerle çok geniş bir ortak paydaya sahip olduğunu söyledi.

 

Türkiye'nin BM ve Avrupa Konseyi başta olmak üzere Batılı olarak adlandırılan pek çok uluslararası örgütün kurucu üyesi olduğunu belirten Erdoğan, "Uluslararası ilişkilerde her zaman hakkaniyetin, adaletin ve vicdanın sesi olduk. Uluslararası gelişmelerde rehber edindiğimiz bu anlayış doğrultusunda temel hedefimiz tarihin doğru tarafında yer almaktır" dedi.

 

"Gazze'deki soykırıma karşı çıkarak Batı toplumunun temel değerlerini de savunuyoruz"

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Filistin halkının maruz kaldığı haksızlıklara ve insanlık dışı muamelelere tepki göstermesinin ve İsrail'i uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve insan hakları hukukunu açıkça ihlal eden eylemleri nedeniyle eleştirmekten kaçınmasının bu hedefin doğal bir gereği olduğunu belirtti.

 

Bugün pek çok Batılı ülkenin giderek daha fazla benzer tutumlar benimsediğine işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin Filistin bağlamında böyle bir ahlaki sorumluluğu yerine getirmesinin "Batı'ya ait olup olmadığı" temelinde sorgulanamayacağını söyledi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yönelimini ve aidiyetini tartışmaktan ziyade, sorgulanması gerekenin bazı Batılı ülkelerin şiddetle savundukları değerleri zaman zaman göz ardı etmeleri olduğunu belirtti:

 

"Gazze'de yaşanan vahşete sessiz kalınması bunun en canlı örneğidir. Aslında Gazze'deki soykırıma karşı çıkarak Batı toplumunun temel değerlerini de savunmuş oluyoruz. Gazze'de kundaktaki bebeklerden her yaştan insanın temel hakları ihlal ediliyor. Batı medeniyetinin değerleri, insan haklarının pervasızca yok edilmesine, insanların mülkiyet haklarının ihlal edilerek evlerine ve topraklarına sistematik olarak el konulmasına ve Filistinlilerin geleceklerini belirleme hakkından mahrum bırakılmasına sessiz kalmanın neresinde? Hastanelerin, okulların, mülteci kamplarının, pazar yerlerinin bombalanması ve sivillerin öldürülmesi Batı değerleriyle bağdaşır mı? Gazze'deki insanlara 'güneye gidin' demek ve oraya gidenlerin üzerine bomba yağdırmak Batı'nın benimsediği bir şey midir? Şimdi soruyorum, bütün bunlara sessiz kalan ülkeler mi yoksa Türkiye mi Batı'ya aittir?"

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL