Tarımda yoğun kimyasal kullanımı toprağa zarar veriyor

Yaşam |

Uzmanlar, özellikle birim alandan daha fazla ürün elde etmek için kimyasal ürünlerin kullanıldığı yoğun tarımın, başta toprak olmak üzere çevre sağlığı açısından tehlikeli sonuçlar doğurabileceği konusunda uyarıyor.

Tarımda yoğun kimyasal kullanımı toprağa zarar veriyor
GİRİŞ 05.12.2023 11:49 GÜNCELLEME 18.05.2024 13:27

Birleşmiş Milletler (BM), toprak kaynaklarının sürdürülebilirliğinin sağlanması ve toprak verimliliğinin korunması amacıyla 2013 yılında aldığı bir kararla 5 Aralık'ı Dünya Toprak Günü olarak kabul etti.

 

Erozyon başta olmak üzere toprağın varlığını, kalitesini ve verimliliğini tehdit eden birçok faktör bulunurken, son yıllarda artan tarımda yoğun kimyasal kullanımı bu faktörler arasında öne çıkıyor.


"Küresel ortamdaki toprakların üçte biri bozulmuş durumda"

 

Sağlıklı topraklarda asitliğe neden olan kimyasallardan kaçınılması gerektiğinin altını çizen Erpul şöyle devam etti:

 

"Verimli ya da iyi gelişmiş toprak kaynaklarının farklı amaçlarla kullanılması ve tarım dışına çıkarılması bizim için ciddi bir tehlike. Toprağın su ve hava almasını engellediğiniz zaman oradaki canlılığı öldürüyorsunuz. Oksijenli koşullarda yaşayan dost mikroorganizmaların yerini istemediğimiz farklı organizmaların almasına neden oluyorsunuz ve bu kaynakların betonlaşma dediğimiz biyokütle üretimi dışındaki amaçlarla kullanılmasını engelliyorsunuz. Bu da arazi kullanım değişiklikleriyle birlikte Türkiye'de ciddi bir sorun haline geldi."

 

Küresel ortamda toprakların 3'te 1'inin bozulduğunu, Türkiye'deki toprakların ise tarımın ilk yapıldığı alanlar olması nedeniyle daha büyük tehdit altında olduğunu belirten Erpul, şu değerlendirmelerde bulundu

 

"Her zaman söylediğimiz gibi gelecek nesillere verimli topraklar, yani iyi göstergeli ve bozulmamış topraklar bırakmak mümkün. Birim alandan çok ürün almak kulağa çok hoş geliyor. Gübre, ilaç gibi yöntemlerle üretimi artırmak mümkün ama kullanım ve koruma dengesini tutturamazsanız sürekli gübre kullanmak zorunda kalırsınız. Doğal ekosistem fonksiyonlarını öldürmeye başladığınızda bunun sürdürülebilirliği ciddi sıkıntıya girmeye başlar ve yoğun tarımın hem çevre hem de toprak kaynakları üzerindeki etkisi çok olumsuz olmaya başlamıştır."

 

Okyanuslardan sonra en büyük karbon yutağını oluşturan topraktaki organik karbonun öneminin iklim değişikliğinin etkilerine paralel olarak arttığına değinen Erpul, toprakta tutulan karbonun kaybedilmesi halinde iklim değişikliğinin geri dönüşü olmayan bir sürece gireceğine dikkat çekti.

 

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 2022 verilerine göre, son yıllarda insektisit, fungusit, herbisit, akarisit, rodentisit, mollusisit ve diğer bitki koruma ürünlerinin kullanımı arttı. Özellikle Türkiye'de en yaygın kullanılan bitki koruma ürünleri olan herbisitler ile bazı akarisit ve insektisit çeşitleri kullanıldıkları alanda kalıntı bırakarak toprak kirliliğine neden olabilmektedir.

 

Türkiye'de 2006 yılında kullanılan 45 bin 376 ton bitki koruma ürünü miktarı, 2022 yılında 19 bin 446 ton fungisit, 14 bin 553 ton herbisit, 12 bin 205 ton insektisit, 2 bin 462 ton akarisit, 298 ton rodentisit ve mollussisit ve 6 bin 410 ton diğer bitki koruma ürünleri olmak üzere 55 bin 374 tona yükseldi.

 

Dünya Toprak Günü dolayısıyla soruları yanıtlayan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Toprak Bilimi Anabilim Dalı Başkanı Prof Dr. Günay Erpul, gübre kullanımının artmasıyla birlikte toprağa verilen kimyasalların kimyasal yüklü besin maddeleri olarak geri döndüğünü, bunun da toprak bozulumunun önemli bir göstergesi olduğunu söyledi.

 

Erpul, nüfus artışına bağlı olarak yoğun tarım sistemlerine geçilmesi ve kimyasal kullanımının artmasıyla topraktaki besin döngüsünün devam ettiğini belirtti.

 

Sulu tarım sistemlerine geçişle birlikte iyi bir toprak yönetimi yapılmazsa Türkiye topraklarında yıllardır biriken tuzların çözülmeye başlayabileceğini belirten Erpul, aşırı kimyasal, pestisit, herbisit ve insektisit kullanımının da biyoçeşitlilik açısından ciddi sorunlara neden olduğunu vurguladı.

 

"Doğrudan ekim" ve "korumalı tarım" önerisi

 

Doğa Koruma Merkezi (DKM) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Uğur Zeydanlı, toprak ve suyun korunduğu bir sistemde aynı zamanda tarımsal girdinin azaltılması amacıyla çevredeki doğal ekosistemlerin tarımsal üretime katkısının ekosistem hizmetleri olarak adlandırıldığını kaydetti.

 

 


Ekosistem hizmetlerinin daha etkin kullanıldığı, tarımsal üretimin toprağa, suya ve biyoçeşitliliğe daha az zarar verecek şekilde planlandığı çalışmaları hayata geçirmek için çiftçiler ve ilgili bakanlıklarla işbirliği içinde olduklarını belirten Zeydanlı, toprak biyoçeşitliliğine zarar veren ve karbon salınımına neden olan anız yakmanın önüne geçmek için "doğrudan ekim" ya da "korumalı tarım" olarak adlandırılan uygulamaların tercih edilebileceğini anlattı.

 

 

Zeydanlı, "Burada anızı yakmadan toprağın üstünden tohumu ekiyorsunuz. Anızı yakmadığınız için anız bütün yıl boyunca hem toprağı hem de topraktaki suyu koruyor" dedi.

 

 


Kimyasal kullanımına alternatif olan biyolojik mücadele alanında ise kemirgenleri önlemek için tarlaların etrafına kuş yuvaları ve tünekler yerleştirdiklerini, böylece gündüz kerkenezlerin, gece baykuşların avlanabildiği vardiyalı bir "zararlı kontrol sistemi" oluşturduklarını söyleyen Zeydanlı, tüm bu çalışmalarla toprağın, suyun ve biyoçeşitliliğin korunduğunu vurguladı.

 

 


Uluslararası işbirliği çerçevesinde çiftçiler desteklenecek

 

BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü işbirliğinde toprak, su ve biyoçeşitliliğin korunmasına yönelik faaliyetlerde bulunan çiftçilerin desteklenmesi için yeni bir proje başlatılacağı bilgisini veren Zeydanlı, şunları söyledi

 

"Önümüzdeki on, yirmi, otuz yıl boyunca tarımımızda çok önemli bir yeri olacağını düşünüyorum. Bunu gerçekleştirebilirsek hem toprak hem de su kaynaklarımızın kullanımı açısından çok önemli bir sonuç elde etmiş olacağız. Tabi bunu insan sağlığı açısından da değerlendirmemiz gerekiyor çünkü kullandığımız pestisitler, herbisitler ve suni gübreler insan sağlığı açısından çok önemli sorunlar yaratıyor. Projenin uzun vadede bunların önüne geçmek için önemli bir araç olacağını düşünüyoruz."

 

Zeydanlı, Türkiye'de detaylı bir toprak haritası bulunmadığını, bunun da toplam toprak miktarı konusunda bilgi eksikliğine yol açtığını belirterek, bu konudaki eksikliklerin bir an önce giderilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL